Sırt Fıtığı
Ocak 14, 2016
Özgeçmiş
Ocak 15, 2016

Ameliyat Öncesi

Ameliyat Sonrası

BEYİN TÜMÖRLERİ

Beyin tümörleri günümüzün en önemli hastalıklarının başında gelmektedir. Beyin tümörlerinden bahsetmeden önce beyin anatomisi ile ilgili bilgi vermede fayda vardır.

Beyin,  santral sinir sisteminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Beyin, sadece kafamızın içine yerleştirilen milyarlarca sayıda hücrelerin biraraya gelmesi ile oluşan bir organ değildir. Beyni değerlendirirken soyut ve somut kavramları birlikte düşünmemiz gerekmektedir. Beyin, beyinsapı vasıtası ile omurilik ve periferik sinirlerle bağlantı kurmakta ve akıl almaz sayıda entegrasyonlar ve devrelerle veriler beyinde anlamlandırılarak tekrar komutlar şeklinde vücudumuzda gitmesi gereken yerlere gönderilmektedir.

Vücudumuzun diğer organlarına kıyasla beyin Kafatası olarak ifade ettiğimiz kapalı bir kutunun içine yerleştirilmiştir. Erişkin bir insanda kafatası rijit ve sert bir yapıya sahip olduğu için beynin genişleyecek yeri yoktur. Kafatası içinde beyin, beyincik ve beyinsapı yeralmaktadır.Beyin yaklaşık 1400 gr ağırlığındadır etrafı beyin omurilik zarı ile çevrilidir ve beyin omurilik sıvısı içinde yüzmektedir. Bu yapılar kafanın içinde sabit bir hacmi oluşturmaktadır. Eğer kafatası içinde normalde olmayan bir hacim artışı (özellikle beyin tümörü vd.) meydana gelirse kafa içi basıncında artmaya sebep olmaktadır. Bu durumda kendini çeşitli belirtilerle göstermektedir.

 

Beyin hemisifer adı verilen  sağ ve sol olmak üzere iki ana bölümden meydana gelmektedir. Hemisiferlerin herbirisi  4 farklı bölümden(Lob) meydana gelmektedir. Bu bölümlerinde farklı görevleri vardır. Yıllarca yapılan araştırmalar sonucunda beyin bölgeleri fonksiyonlarına göre haritalandırılmıştır. Örneğin beynin ön tarafı soyut düşünme, fikir ve aktivitenin entegrasyonu, karar verebilme, ileri görüşten sorumlu, beynin yan tarafı karşı vücut yarısının istemli hareketlerinin kontrolu ve duyuların anlamlandırılması, konuşma merkezi, yan alt lob (temporal lob) işitme, kişilik, bellekten sorumlu, beynin arka bölümü görmeden sorumludur. Bununla birlikte beyinsapı otomatik hareketlerin yapılması, kafatasının arka çukurunda yeralan beyincik, dengemiz ve hareketlerimizin koordinasyonundan sorumludur.

Beyin ve sinir cerrahisinin önemli bir hastalık grubunu beyin tümörleri oluşturmaktadır. Dünya sağlık örgütünün yaptığı değerlendirmede yaklaşık 120 çeşit beyin tümörü tipi mevcuttur. Toplumda görülme sıklığı yaklaşık 100 binde 5 dir. Beyin tümörleri her yaşta görülebilir. Ancak  çocukluk yaş grubu ve 60 yaş üzerinde kötü huylu tümörlerin  görülme sıklığı daha fazladır. Yapılan çalışmalarda radyasyonun tümör oluşumunda kesin risk faktörü olduğu ortaya konulmuştur. Bununla birlikte ailesel yatkınlık, vücudun savunma sisteminin düşmesi ve çevresel faktörler tümör oluşumunda risk faktörleri arasındadır. Ayrıca çok yaygın olarak hayatımızın bir parçası haline gelen cep telefonlarının da literatürde bazı makalelerde özellikle erken yaş döneminde beyin tümörlerinin oluşumuna yatkınlığı arttırdığı ifade edilmektedir.  Beyin Tümörü, beyin hücrelerinin kontrolsüz  çoğalmaları sonucu ortaya çıkmaktadır. Genel olarak beyin tümörlerini  malign (kötü huylu) ve benign (iyi huylu) olarak sınıflandırmaktayız. Ayrıca Beynin kendi hücrelerinden gelişen tümörler primer (birincil) tümörler, vücudun başka bir yerindeki kanserin beyne sıçraması sonucu ortaya çıkan tümörlerede sekonder ( ikincil) tümörler adı verilmektedir. Primer beyin tümörlerinin en sık görülen tipi beynin destek hücresinden meydana gelen glial tümörlerdir. Bu tümörlerin evreleri olmakla birlikte çoğunlukla kötü huylu tümörlerdir, hızla büyüyüp çevre sağlıklı dokuların içine uzanırlar.  Sekonder tümörler (metastatik tümörler) tüm beyin tümörlerinin yaklaşık % 10’unu oluşturmaktadır. Çoğunlukla akciğer, meme, mide, bağırsak, prostat kanserleri beyne metastaz yapabilmektedir. İyi huylu tümörler ise bunlar genellikle kafatası içinde ancak beyin dokusu dışında yerleşim gösteren tümörlerdir. Bu tümörler( meningiomlar, hipofiz adenomları, inklüzyon tümörleri v.b.) beyin dokusunu iterek büyüme gösterebileceği gibi, hormon bozukluğu şeklindede belirti verebilmektedir.


 

Belirtiler:  Beyin tümörü belirtileri tümörün iyi huylu veya kötü huylu olması, tümörün büyüklüğü ve beyinde yerleşim yerine göre değişiklik gösterebilir. Özellikle tümör beyne bası yapmaya başladığında, beyin dokusunu hasara uğrattığı zaman, beyin sıvısının dolaştığı kanalları tıkadığında belirtiler ortaya çıkmaktadır. Ensık karşılaştığımız belirtiler başağrısı (sabah saatlerinde daha belirgin), bulantı, kusma, bilinç bozukluğu, havale geçirme, kol ve bacaklarda tam veya kısmi felçlik, unutkanlık, kişilik değişikliği, konuşma bozukluğu, işitme kaybı veya azlığı, yürürken dengesizlik, görme bozukluğu, hormonal düzensizlikler, ellerde ayaklarda büyüme olması gibi belirtilerle karşılaşabiliriz.

Tanı yöntemleri: Günümüzde hastalar nörolojik muayene, bilgisayarlı beyin tomografisi (BT) ve  manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemleri kullanılarak  beyin tümörü tanısı kolaylıkla konulabilmektedir. Tümörün sınırları kontrastlı filmler ile daha net ortaya konur. Ayrıca diğer bazı tümörlerde, EEG, hormon tahlilleri, tüm vücut sintigrafisi, kafatası kemiği filmleri de tanıda yardımcı tetkiklerdir.

Tedavi: Beyin tümörlerinin hemen hemen tamamında mikrocerrahi tedavi ilk seçenektir. Gerek Teknolojik gelişmeler gerekse yoğun bakım imkanlarının gelişmesi ve multidisipliner yaklaşım ile beyin tümörünün tedavisi daha güvenilir bir şekilde yapılabilmektedir. Tümörün çevresindeki sağlıklı dokulara zarar vermeden tümörün tamamı  veya bazı tümör tiplerinde tamamına yakın kısmı çıkarılabilmektedir. Beyin tümörü tanısı konulan hastaların ameliyat öncesi çekilen filmleri titizlikle incelenmekte, tümörün yerleşim yeri net olarak ortaya konulmakta, bu filmler üzerinden ameliyat planı yapılmaktadır. Ameliyat sırasında mikroskop, uygun vakalarda nöronavigasyon ve nöromonitörizasyon sistemleri kullanılmaktadır. Ameliyat sonrası bakım imkanlarının geliştirilmesi ile mortalite ve morbidite oranları çok yüksek oranda düşmüştür. Bununla birlikte kötü huylu tümörlerde yada yerleşim yeri bakımından tümörün tamamı çıkarılamıyorsa, kemoterapi veya radyoterapi  cerrahi tedaviye ek olarak kullanılmaktadır.

 

Doç.Dr.Derviş Mansuri Yılmaz

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı